TV PROGRAMLAR

MEDIKAL INFO

Op. Dr. Özcan Çıklatekerlio, Beyin Ve Sinir Cerrahisi alanında hizmet vermektedir. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanlık Eğitimi

BEL FITIĞI (LUMBAL HERNİ DİSKAL) Bilindiği gibi omur gövdeleri arasında “Omurlar arası disk” ler bulunur. Bu diskler omurganın hareketlerine belli bir esneklik kazandırır. Disklerin bir başka yaran da, omurganın üstüne binen yüklere karşı belli bir yaylanmanın sağlamasıdır. Böylece yükle karşılaşan omurlar bu yükü belli bir yumuşaklıkla karşılayarak, darbe almaktan korunmuş olurlar. Diskin ortasında “Nukleus pulpozus” denilen jelatin gibi bir yapı bulunur. Nukleus pulpozusun çevresindeyse lifsel-kıkırdak yapıda bir halka bulunur. Bu halkaya “Anulus fibrozus” denir. Omurgaya bir yük bindiğinde nukleus pulpozus yassılaşıp yayılır ve etrafındaki anulus fibrozusu “Omurga kanalına” (kanaüs vertebralis) doğru iter. Bilindiği gibi omurga kanalının içinde omurilikbulunmaktadır. Omurga üzerindeki yük kalktığında, disk normal biçimini yeniden kazanır.İlerleyen yaşla birlikte diskte dejenerasyonlar gelişir. Bu gibi bir durumda omurgaya binen ağır bir yük, beklenmedik bir darbe ya da ani bir hareket, anulus fibrozun yırtılmasma ve nukleus pulpozus ile birlikte omurga kanalına ya da omurlar arası deliğin fıtıklaşmasına yol açar. Bu fıtıklaşmaya “Herni diskal” denir. Herni diskal bütün omurga boyunca herhangi bir bölgede ortaya çıkabilir. Örneğin boyunda olabileceği gibi, bel bölgesinde de olabilir. Herni diskal hangi bölgedeyse, o bölgenin adıyla anılır. Herni diskallerin yaklaşık % 9O’ı bel bölgesinde ortaya çıkar. Çünkü omurga en fazla bu bölgede ağır yük altındadır. Bu bölgede ortaya çıkan diskal hernilere “Bel fıtığı” (Lumbal herni diskal) denir. Boyun bölgesinde gelişen herni

Boyun Fıtığı Boyunda 7 adet omur mevcuttur. Bu omurların arasında disk dediğimiz yastıkcıklar ağırlığın eşit olarak dağılmasını ve omurga dinamiğini sağlar. Bu yapının çeşitli nedenlere bağlı olarak yırtılması sonucunda diskin omurilik kanalı ve sinir kökü kanalına girmesiyle boyun fıtığı oluşur.

Akustik Nörama
Akustik nöroma (bazen nörilemmoma veya schwannoma olarakta isimlendirilir) iyi huylu (kanser olmayan) sekizinci sinirden kaynal alan be beyin sapından iç kulağa doğru büyüyen bir tümör dokusudur. Bu sinir iki bölümden oluşur birincisi sesi ikinci bölüm ise denge ile ilgili bilgileri iç kulaktan alıp beyne iletir. İç kulaktaki sinirin seyahat ettiği kanala internal auditory kanal denilir. Bu kanal yaklaşık olarak 2 cm uzunluğundadır. Bu sinirin komşuluğunda olan ve bitişik olup bu kanala giren sinir de yedinci sinir olan fasiyal sinirdir. Bu sinir yüz kaslarının hareketini sağlar ve yüzün mimiklerini yapmaya yarar.
Akustik nörinomlar yavaş büyüyen ve büyümesi yıllar alan bir tümördür. Belli  büyüklüğe gelince beyin sapını ve beyinciği iter. Bu ittiği kısım temporal kemiğin petroz parçasının arkasındaki serebellopontin açı adı verilen bölümdür. İnternal auditory kanalin kafa içine çıkışında önce inci tanesi olarak belirir. Tümör çok büyürse trigeminal sinir denilen bir diğer sinire bası yaparak yüzün o kısmında uyuşukluk yapar. Çok büyürse yaşamsan fonksiyonların sağlandığı beyin sapına bası yaparak hayatı tehlikeye sokabilir. Tümörler genellikle ebatlarına göre küçük (1.5 cmden küçük), orta (1.5 cm-2.5 cm arası) ve büyük (2.5 cmden geniş)olarak isimlendirilir.

 BEL KAYMASI (SPONDİLOLİSTHESİS)

2 omurgayı birleştiren yapının sıklıkla travmaya bağlı olarak kırılması sonucunda omurganın öne ya da arkaya doğru yer değiştirmesidir. Hasta özellikle yürüyüş yaptığında belinde ve bacağında oluşan ağrılardan yakınır. Hareketle rahatsız eden ağrı yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler.

    Bel kaymasının 4 derecesi vardır. Sıklıkla 1. derece kaymalarda ameliyat gerekmez. 2. derece kaymalarda nörolojik problemlere neden olmuşsa ve çekilen dinamik grafilerde (hastayı öne ve arkaya eğilterek yapılan rontgen incelemeleri) ya da Dinamik MR incelemelerinde ameliyat gerekliliği açısından karar verilir. 3. ve 4. derecede kaymalar mutlak ameliyat gerektirir.

    Tedavide kayma 1. derecede ise  korse uygulaması, kilo vermesi ve medikal tedaviler planlanır. Ameliyat gereken durumlarda omurgaya titanyum implantlar yerleştirerek omurganın sabitlenmesi sağlanarak omurilik ve sinir köküne zarar vermesinin önüne geçilir.

KARPAL TÜNEL SENDROMU NEDİR? Bu sendromda, sinir (median) el bileğinde sıkışır. Bu sinire median sinir denilir. Elin hissetmesini sağlar aynı zamanda bazı kasların  hareketini sağlar. Sinir el bileğinin avuç kısmında “fleksör retinakulum” denilen bir ligamentin altından geçer. Bu ligament el bileğindeki küçük kemikleri bir arada tutar ve bir tünel oluşturur.

PODOLOG KUBRA DOGAN

In Deutschland regeln das Podologengesetz (PodG) und die Ausbildungs- und Prüfungsverordnung für Podologinnen und Podologen (PodAPrV) das Berufsbild und die Ausbildung zum Podologen. Seit 2002 ist die Berufsbezeichnung „Podologe/Podologin“ und seit 2003 die Berufsbezeichnung „Medizinischer Fußpfleger/Medizinische Fußpflegerin“ gesetzlich geschützt: Nur mit einer behördlichen Erlaubnisurkunde zur Führung der Berufsbezeichnung darf sich eine als Podologe praktizierende Person auch tatsächlich so nennen. Der unrechtmäßige Gebrauch der Berufsbezeichnung „Podologe/Podologin“ bzw. „Medizinischer Fußpfleger/Medizinische Fußpflegerin“ ist eine Ordnungswidrigkeit, die aufgrund von § 9 PodG mit einer Geldbuße (bis 2500 €) geahndet werden kann. Siehe auch: „Deutschland“ im Artikel Berufsbezeichnung Vor Inkrafttreten des PodG konnten sich praktizierende Medizinische Fußpfleger in einer von 2002 bis 2006 laufenden Übergangszeit mit einer Ergänzungsprüfung im Sinne einer Besitzstandswahrung zum Podologen qualifizieren. 2012 wurde erstmals ein Studiengang Podologie eingerichtet. Er verläuft über einen Zeitraum von drei Jahren und schließt mit dem Bachelor of Science in Podologie (B.Sc. Podologie) ab.[1] Die Regelung der Ausbildung und Interessensvertretung der Berufstätigen in diesem Bereich werden durch den Deutscher Verband für Podologie übernommen. https://de.wikipedia.org/wiki/Podologie

SADİ-S AMELİYATI NEDİR ? SADI-S ameliyatı bir tüp mide uygulamasına ilaveten, midenin hemen çıkışındaki ince bağırsağı (duodenum) kapatıp (switch) daha aşağıdaki ince bağırsak kısmını mide çıkışındaki duodenum kısmıyla ağızlaştırmayı içerir.

TÜP MİDE AMELİYATI (SLEEVE GASTREKTOMİ) Zayıflama için yapılan cerrahi yöntemlerden günümüzde en popüler olanı tüp mide ameliyatıdır. Bu girişimde mide uzunlamasına kesilir ve %75-80 i çıkartılır. Kalan mide muza veya sosise benzer. Mide hacmi küçülür ve alınan gıda miktarı bu oranda azalır. Mideden çıkarılar kısım midenin en kolay ve en çok genişleyen kısmıdır. Kalan kısımda genişleme kapasitesi düşüktür. Bu nedenle alınan gıdalar hemen gerginliğe neden olur ve az miktar gıda ile doyma hissi ortaya çıkar. Midenin hacminin düşük ve alınan miktarın az olması sonucunda gıdalar hızla mideyi terk ederler. Bu nedenle hızlı boşalım midenin genişlemesine olanak vermez Tüp mide ameliyatlarında alınan gıdanın azaltılması sağlanırken, mideden hızla ince bağırsağa geçen gıdalar ince bağırsaktaki refleksleri de uyarır. Bu durum bağırsakların daha hızlı çalışmasına neden olur. Hızlı çalışan bağırsaklar, alınan yüksek kalorili gıdaların emilimi azaltarak kalıcı kilo vermeye destek sağlarlar.

GASTRİK BYPASS Gastrikby-pass esas olarak hem gıda alımını ve hem de gıdaların emilimini kısıtlayıcı bir işlemdir. Operasyon sırasında metal zımba kullanılarak yemek borusunun devamı olan mide bölümünde yani mide üst kısmında kibrit kutusu kadar küçük bir mide poşu oluşturulur. Sonra ince bağırsak hesaplanarak bulunan uzaklıktan kesilir. Kesilen bağırsağın böylece iki ucu olur. Biri safra ve pankreas sıvılarının geldiği bir kısa bacak ve ikincisi de yemeğin kalın bağırsağa doğru gideceği uzun bacak. Mide poşu uzun ince bağırsak ucu ile ağızlaştırılır. Yani kibrit kutusu gibi küçük mide oluşturulduktan sonra buraya gelen yemeğin bağırsaklara geçebilmesi için bu küçücük mide poşu ince bağırsak uzun ucu ile pencere açılarak birleştirilir. Uzak ucun mide ile ağızlaştırıldığı yerden itibaren hesaplanarak bulunan bir mesafeye kısa bağırsak uç (mide, pankreas salgıları ve safra sıvısını taşıyan) getirilerek ağızlaştırılır. Bypass ameliyatının iki ana hedefi vardır :

1. Mide hacmini küçültmek

2. Emilimi kısıtlamak. Bu ameliyat sonrası yediğiniz gıdaların miktarını azaltır, aynı zamanda alınan gıdaların bir kısmı emilmeden atılır.

Şeker Hastalığı Ameliyatı Şeker hastalığı ameliyatı ile amaçlanan; vücudumuzdaki insülin direncini ortadan kaldırmak, insülin hormonuna yardımcı olan ince bağırsakların alt bölümünden salgılanan birtakım hormonların ve kimyasal maddelerin miktarını arttırmaktır.

Obezite Ameliyatı Halk arasındaki adı tüp mide ameliyatı olan Sleeve Gastrektomi; midenin, isminden de anlaşılacağı gibi yemek borusu ile birleştiği yerden başlayıp, aşağıda onikiparmak bağırsağı ile birleştiği (pilor) yerin mide tarafına doğru 3-4 santim ilerisi ne kadar olan bölümünün arasında bir tüp haline getirilmesi işlemidir..

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert